İçeriğe geç

Aikido Öğretimi Hakkında Bazı Düşünceler

İngilizce olarak yazılan bu makale TAD editörleri Zeynep Basmacı ve Ümit Duran tarafından çevirilmiştir, ardından yazar ile birlikte gözden geçirilmiştir. İlk 2’si kelime çevirisi ile ilgili olmak üzere 5 dipnot ile Türkçe ifade kuvvetlendirilmiş ve “(çev. notu)” şeklinde belirtilmiştir.

(Öğreten kişiden bahsederken “eğitmen, hoca” kelimelerini kullanacağım. Bu kelimeler birebir aynı anlama sahip değildir fakat birbiri yerine kullanılabilirler.)

Hem bir aikido hocası olarak hem de aikidoya ilk başladığımdan beri, belli egzersizlerin anlamı, tutuşlar, teknikler hakkında kendime birçok soru sormuşumdur. Sonrasında, öğreten kişi konumuna yerleştikçe sorularım “ne öğretilmeli” meselesine de yoğunlaştı. Derslerimin içeriği üzerine düşünmek ve daha önce öğrendiğim şeyleri çıkış noktası saymak benim için esas oldu. Muhtemelen birçok hoca tarafından sorulan bu sorularla başa çıkmak aikidoda ilerledikçe zorlaşmaktadır, çünkü aikido, tanımlamak için fazla kompleks bir disiplin, ki bu da kişisel olarak kendimizi konumlandırmayı zorlaştırıyor. Çünkü bilhassa aikido;

  • hem basit hem de zengin bir teknik repertuarına sahiptir. Görece az teknik fakat çok sayıda varyasyon imkanı vardır.
  • sınırlı fakat aynı zamanda çok yoruma açık bir çerçeveye, bir bağlama sahiptir. Mesela hangi teknikler hakiki aikidodur? Veya aikido kata’sız bir disiplin olarak görülür, fakat katavâri bir şekilde çalışılmaktadır. 
  • modern ve antik savaş sanatlarının karışımından oluşmaktadır. Modern bir yaratımdır, fakat geleneksel kökenlere (ritüeller, kıyafet, silahlar vs.) birçok atıf vardır.

Her eğitmen, bilerek veya bilmeyerek, kendini bu kriterlere göre konumlandıracaktır. Bunlar sadece birkaç örnekti, başka birçok kriter de vardır. “Ne öğretilmeli” meselesine gelince, birkaç tarz mümkün, farklı imkanları genişçe tartışacağız.

Ne Öğretmeli?

1.1 Taklit Edin

İlk seçenek, olabildiğince sadık kalarak alınan eğitimi taklit etmek olabilir. Burada avantaj, ihtimaller yelpazesini önemli ölçüde sınırlandırmak ve böylece, akla gelen ve bizi bir yere vardırmayacak soruların sayısını azaltmaktır. 

Bu doğrultuda gidebilmek için belli açılardan (tekniksel formlar veya uygulama bağlamları gibi) şüphe edilmeyen gelenekleri temel alabiliriz. Spesifik silahların (Okinawa’nın kobudolarındaki gibi) kullanımını veya spesifik duruşları (belli iaido ekollerindeki tate hiza veya karatedeki kiba dachi gibi) da hesaba katabiliriz, ki bunlar sanatların, modern dünya ile ilişkisi olmayan ayrılmaz parçalarıdırlar. Talim ve katayı esas alan ve asıl amacın öğretiler, prensipler ve bilgelik vs. bulmak için kişinin kendisini eski, dört başı mamur bir yönteme maruz bıraktığı eski ekollerde durum budur.

Bu yolu eleştirmek benim haddime değil, zira zenginliklerle dolu ve belli bir çerçeve dahilinde de olsa özgürlük sunuyor. Bu yol, bir hocayı veya bir nesebi olabildiğince sadık olarak başkalarına aktarmaya çalışmak iddiasıyla aikidoya sorunsuzca uygulanabilir.

1.2 Şekli Uyarlayın

İkinci bir yol ise, bir hocanın, aldığı eğitimi özümsedikten sonra uyarlama yapmasının doğal olduğunu kabul etmektir, ki bu, karakter; ilgi odakları; kişisel beceriler/yatkınlıklar gibi birçok farklı sebepten olabilir. Böylece öğreti aktarımı belli bir açıdan orijinale oldukça benzer kalacak, fakat kişiselleştiği için farklı bir şekilde tezahür edecektir.

Bu yüzden aynı ekolün hocaları arasında bile (teknik seviye bir yana) büyük veya küçük farklılıklar olması normaldir. Hocadan hocaya formda az çok farklılıklar olabilir, fakat temeller aynı kalacaktır.

1.3 Başka İlhamlar İle Uyarlayın

Başka bir yol ise alınan eğitimi sorgulayabiliyor olmak ve tekniksel, eğitimsel veya felsefi olsun muhtelif ilhamlarla farklı bir metot kurabiliyor olmaktır. 

Aikidoda belli bir öğretme metodunun gelişmesinin veya karate, jodo, kenjutsu, judo gibi başka budo dallarından, ve hatta çigong, yoga, Feldenkrais metodu gibi başka sanatlardan etkilenmenin birçok örneği vardır. Polise, okullara veya üniversitelere eğitim vermek gibi farklı tecrübeler de aikidoya etkide bulunmuştur. Tada Hiroshi, Tohei Koichi, Nishio Shoji, Tamura Nobuyoshi, Noro Masamichi, Tomiki Kenji gibi bazı eski hocalar bu yolu takip etmiştir. Olabilecek en sadık öğrenci olan Saito Morihiro gibi bir hoca bile, kurucunun aikidosunu daha fazla kategorizasyonla ve progresyon1 (go no geiko / ju no geiko, kotai / jutai / ekitai / kitai gibi) odaklı olarak öğretebilmek için farklı bir yaklaşım, farklı bir metot geliştirmiştir.

Burada amaç, tahmin edilebileceği gibi öğretmeyi daha iyi hale getirmek için ana öğretinin dışındaki unsurları da öğretime dahil edebilmektir. Böylece öğretim daha zengin, daha açık, daha ulaşılabilir, günümüze daha uygun, daha hızlı vs. olabilir. Bunun gibi daha nice fayda vardır ve bu faydalardan her biri, daha öncekinden farklı bir öğretme yoluna gitmek için yeterli birer sebeptir.

1.4 Keyfî Uyarlamak

Son olarak, alınan eğitimi taklit edememe ve böylece bilgi veya beceri vs. eksikliği sebebiyle keyfî2 uyarlama yapma / özümseme olgusuna bakabiliriz.

Bu örneğin üzerinde duruyorum, çünkü olabildiğince kısa sürmesini umduğumuz bu aşama birçok yeni aikido hocasının geçtiği ve girişte bahsettiğimiz hususlar yüzünden kişinin yolunu şaşırmasının çok kolay olduğu bir aşamadır. Şunu da eklemeliyim ki, hoca kendi eksikliklerinin farkında olduğu ve bu duruma göre dersini uyarladığı oranda dikkate değer berraklık ve dürüstlük gösterecektir. Eksikliklerimizin farkına varmak o kadar da kolay değildir.

Bu son durum hariç, yani keyfî uyarlama dışındaki yöntemlerde öğretiye bağlılık, öğretiye güven, pedagoji, zenginleşme gibi faktörler üzerinden gelişim göstermek makul görünüyor. Öte yandan bize öğretilene olabildiğince sadık kalmaya çalıştığımız ve dolayısıyla belli bir tutarlılık, mantık ve tamamlığın teminatı olan ilk yaklaşım dışındaki yaklaşımlarda esas risk, hedeflerimizden veya disiplinin çerçevesinden sapıp uzaklaşmaktır. Böyle bir durumda öğretimimizde ciddi boşluklar oluşur, hatta aikidoyla alakasız bir şey öğretme durumuna bile düşebiliriz.

Her halükarda bir eğitmenin, nerede olduğunu bilmesi ve bilinçli bir şekilde bu perspektiflerden birini uygulaması gerekir. Bu bilinçlilik sayesinde artık rastgele değil, kendi tercihi doğrultusunda hareket eder, ki bu, konu öğretmek olduğunda bana göre çok önemlidir. Ayrıca “öğretme” ile araya belli bir mesafe koymayı sağlar, ki mesafe sayesinde “Neyi öğrettiğimi ve neden bu şekilde öğrettiğimi biliyorum” diyebiliriz. Malum, yaptığımız şeyleri mükemmelen bilerek yapmak veya cahilane yapmak arasında çok net bir ayrım yoktur. Bu iki uç arasında geniş bir yelpaze vardır ve birçoğumuz bu aralıkta gidip geliyoruz.

“Ne öğretmeli” meselesi artık az çok netleştiği için hocanın bu aşamada “nasıl öğretmeli” meselesi üzerine düşünmesi makuldür. Konuyu bulandırıp metne çok yükleme yapmamak için şunu gönül rahatlığıyla söyleyebileceğimi belirtmek isterim; konuyu dikey hiyerarşinin olduğu “klasik” öğrenme açısından (öğretmenden öğrenciye) ele alacağım. Fakat başka yollar da mümkündür ve oldukça verimlidirler.

Nasıl Öğretmeli?

2.1 Gösterin

İlk yollardan biri göstermektir. Ve öğretmek istediğiniz şeyi göstermek gözüktüğü kadar kolay değildir. Bu durumda hoca; öğrenci ve teknik veya prensip arasındaki tek vasıtadır3. Gösterme’de aktarılacak unsurlar berrak, taklit edilebilir ve belirgin bir şekilde ortaya konmalıdır. Öğrencilerin, gözlem ve taklit etme becerilerini güçlü bir şekilde geliştirmesi gerekmektedir. Bu, tekniği ustadan almak (bazen “çalmak” da deriz) içindir. Bazen çok Japonvâri veya (özellikle belli âdetler ve davranışlar hesaba katıldığında) çok geleneksel olduğu düşünülen bu yöntem, bir bağlama oturtulması şartıyla etkili olabilir. Aslında eğitmenin, tercihen az sayıda öğrenci ile düzenli ve yoğun bir temasının olmasını gerektirir, ki her birinin görsel, propriyoseptif4 veya dokunsal duyularını geliştirebilmeye zaman ve imkan bulabilsin.

2.2 Bir Yaklaşım Sunun

Öğrenciler için öğrenmeyi kolaylaştırmak veya pekiştirmek istiyorsak göstererek tanıtmanın dışında pek çok yol var. Detaya girmeden aktarmaya çalışacak olursam bence en önemlisi evvela başka öğretme imkanlarının var olduğunun farkına varmak ve bunlardan bir veya birkaçını benimsemek. Çünkü eğitmen bir yaklaşım benimserse, öğretecekleri ile ilgili bir vizyona ve bu vizyona ulaşmak için birkaç araçtan oluşan bir stratejiye sahip olacaktır. 

“Öğretim” dediğimiz şeyin temelini oluşturacak adımlar bunlardır. Pek çok kez, teknik repertuarı öylece alıp göstermekle yetinen ve bunu teknikler arasında görünür hiçbir bağlantı kurmadan yapan eğitmenler gördüm, ki bunlardan bazıları epey yüksek kuşak sahibiydi. Bunun sebebi rastgele teknik seçimi veya öğretmektense yalnızca gösterme arzusunda olmak olabilir. Bence böylesi bir durumda artık tamamen farklı bir çerçeve içinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Burada model kişi gerçek bir öğretmenden ziyade bir teknisyen5 gibidir.

Öte yandan eğitmen, belli bir yaklaşım ve strateji sayesinde öğrenenlerin yanında konumlanır ve çeşitli yöntemlerle onların kapasitelerini, becerilerini, bilgilerini geliştirmeye çalışır. Öğretiminizi organize etmek, derslerde işleyeceğiniz farklı unsurlar arasındaki mantığı ortaya çıkarma (yani farklılıkları, benzerlikleri, devamlılıkları, geliştirmeleri, tamamlayıcı nitelikleri görebilme) konusunda yardımcı olabilir. Bu organizasyon bir dersliğine, belli bir süreliğine (mesela bir hafta veya bir ay), bir yıllığına veya daha uzun bir süreliğine yapılabilir. Ortaya koymak istediğiniz mantıki bağlar muhtelif olabilir ve mantık kurmak biraz karmaşık olabilir. Örnek birkaç mantık akışı şöyle olabilir;

  • bir teknikten (bir saldırı + bir savunma) başlayarak progresyon ve sonrasında ya atağı ya da savunmayı, yani tekniği değiştirme (örneğin yokomen uchi shihonage ve sonra shomen uchi shihonage ya da yokomen uchi shihonage ve sonra yokomen uchi iriminage). Burada önemli olan sırasıyla yapılan değişikliklerin anlaşılırlığı arttırmaya fırsat vermesidir. Örneğin ilk yapılan teknikten sonra nelerin muhafaza edilip nelerin değişeceğini ve bunların sebebini açıklayabilirsiniz.
  • en kolay ve en uygun teknikten en zor ve kompleks olana doğru tekniksel bir progresyon.
  • ortak referanslar üzerinden bir çalışma düzeni oluşturmak. Benzer vücut hareketleri, benzer girişlerin vs. kullanıldığı teknikler üzerinde çalışmak öğrenciye kolaylık sağlar.
  • genel olarak, çalışma formatları arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları gösterebilmek: suwari waza, hanmi handachi waza, tachi waza, ushiro waza, buki waza, niningake… Burada da amaç yine zaman kazanmak, öğrencileri teknik çokluğuyla boğmamak ve ortak prensipleri öne çıkararak köprüler kurmaktır. Bu farklı formatlar belirli noktalar üzerinde çalışmayı ve farklı çerçeveler ortaya koymayı mümkün kılmaktadır.
  • tekniksel bir durumu ele alın, sonra partnerin direnci, saldırının açıları, yoğunluğu, bağlamı gibi parametreleri çeşitlendirin (bir önceki maddeyi inceleyiniz).
  • çalışılan her unsurun bir sonraki adımda irdelenecek başka bir unsurun incelenmesine fırsat vereceği bir progresyon tasarlayabilirsiniz (sankaku irimi, sonra ikkyo omote, sonra koshinage ve sonra kokyunage çalışmak gibi).
  • Teknikler arasındaki bağlantıları;
    • biyomekanik bir plan içinde (elin shihonage ve ude kimenage / tenbinnage tekniklerinde aynı pozisyonlarda olması),
    • mekan açısından (örneğin ikkyo ve shihonage ya da nikyo ura ve kote gaeshi arasındaki bağlantı),
    • vücudun hamlesine göre (shihonage omote ve uchi kaiten sankyo),
    • zihin durumuna göre (kılıç ile keser gibi, geçmesine izin verir gibi)
    • ve benzeri yollarla gösterebilirsiniz.
  • Teknikleri farklı seviyelerde çalışın: örneğin kotai, jutai veya yavaş sonra daha hızlı.
  • Parametreleri değiştirerek zorluk seviyesini ayarlayın; örneğin mae ukeminin yüksekliği ile oynayın veya ukenin direncini değiştirin. Ukemi örneğini önce dizler ve omuzlar yerle temas halindeyken düşme, sonra kiza pozisyonunda düşme, ardından çömelerek, ardından dizleri büküp ayakta durarak ve son olarak ayakta düz dururken düşme şeklinde detaylandırabiliriz. Ukeye gelirsek; ukenin tekniği yapabilmesi, rehberlik edebilmesi, çok kısıtlayıcı, nötr, katı ya da tepkisel olmaması, karşı koymaya çalışmaması gerekmektedir. Burada eğitmenin, gerektiğinde ukenin talim esnasında bir düşüşü veya bir tekniği vs. kolaylaştırmasını sağlayacak araçlara sahip olması ve ardından giderek “normal” denebilecek bir talime (pratiğe) geçmesi gerekmektedir.
  • Tekniğin formunu küçük parçalara ayırın. İçindeki öğelerin (özellikle acemiler için) arapsaçı gibi olduğu bütünsel bir form üzerinde çalışmaktansa, tanımlaması ve tahlil etmesi daha basit parçalarla uğraşmak daha kolaydır. Okul eğitimine benzer olan bu yaklaşımda, tekniğin aşamalarının birbirinden ayrıştırılması, tekniğin (adım adım) inşası anlayışı ortaya çıkar: örneğin giriş, hamle, tekniğin kendisi, sabitleme veya fırlatma. Bu şekilde çalışmak, tekniği yalnızca bir bütün olarak görme tehlikesini azaltacaktır. Tekniği sadece bütün olarak görmek, bir cümleyi ezbere bilip de onu oluşturan kelimelerin anlamlarını bilmemek gibidir. Tekniğin formu bir bütün olarak ele alındığında belli eksikliklerin farkına varmak ve o eksiği düzeltmek zorlaşır. Diğer taraftan önemli olan bu ayrıştırma sürecinde takılıp kalmamaktır, çünkü teknikleri parçalar halinde çalışmak aikidonun kesintisiz, akıcı, hareketli ve sezgisel yanına ket vuracaktır.
  • Ayrıca derslerinizi ukenin rolünün, belli niteliklerin (hız, esneklik, güç vb.), silahların vs. üzerinde duracak şekilde de düzenleyebilirsiniz. Olasılıklar çok fazla.

Bütün bu adımlar birkaç şeyi sağlayacaktır:
En başta, benzerlikleri ortaya çıkaracaktır ve dolayısıyla teknikleri apayrı yapılar olarak görmektense birbirine bağlamayı (tabii bu bağlantıların ortaya çıkardığı sınırlılıkları gözden kaçırmadan) sağlayacaktır. Aynı zamanda, yapılabilecekleri bir teknikten ya da durumdan diğerine aktararak daha çapraz bir çalışmayı mümkün kılacaktır. Aikidodaki unsurlar artık birbirinden ayrı, izole noktalar olarak değil, bir ağ gibi ilişkili şekilde algılanacaktır. Ayrıca aynı teknik üzerinde birden fazla yolla çalışmaya imkan sağlayacaktır, ki bu öğretmenin anlayışını kuvvetlendirecek ve irdeleme sürecindeki tıkanmaların önüne geçecektir. Ve son olarak, artık saf tekniksel boyutun ötesine geçmek için şart olan ortak prensipleri ortaya çıkaracaktır (ki bu önemli fakat apayrı bir konudur).

Tabii ki bu adımlar göstererek veya düzelterek öğretmeyi dışlamaz, aksine hepsi birbirini tamamlar. Hoca için ideal olan, bağlama, derse, çalıştığı kişiye veya amacına bağlı olarak, elindeki çok sayıda araçtan düzenleme yapabilmesi, yaratabilmesi ve uyarlayabilmesidir. Böylece hoca tutsak olmadan kendisini öğrencilerinin ve öğretinin hizmetine de sunabilir.

Terimce:
bağlam: context
taklit etmek: reproduce
uyarlamak: modify
göstermek: demonstrate
progresyon: progression
tekniksel: technical
teknik: technique

Laurent Barthaux

 

Aikidoya 1996’da Paris’te başladı ve önde gelen birçok hocayı takip etti. Aikidonun yanı sıra iaido yapmaktadır. 2016 yılından beri Türkiye’de yaşamakta ve aikido çalışmaktadır.
lbarthaux@yahoo.fr

 

 

 

  1. Progression kelimesini Türkçeye “ilerleme” diye çevirmek İngilizce kelimenin nüansını Türkçede yansıtmaya yetmeyecekti. Bu kelime düz bir ilerlemedense aşamalı bir ilerlemeyi, seviyesi gittikçe yükselen bir ilerlemeyi ifade etmektedir ve yazar kelimeyi bu bağlamda özellikle kullanmaktadır. Ayrıca Türkçede “ilerleme” dediğimiz kelime İngilizce advancement veya improvement kelimelerine de karşılık gelebilir, ki bunlar progression ile eş anlamlı değildir. Bu sebeple progression’u Türkçeye “ilerleme” diye çevirmek yerine “progresyon” yazıp bıraktık, ki tıp literatüründe hali hazırda kullanılan bir terimdir. (çev. notu)
  2. İngilizce metindeki default kelimesi, tam olarak karşılamasa da “keyfî” diye çevrilmiştir. İngilizce default kelimesi teknoloji bağlamında “varsayılan”, “herhangi bir geliştirmeye uğramamış” manasında Türkçe konuşma diline kısmen girmiş fakat yazı diline henüz girmemiştir ve default kelimesinin bu manada uygun bir Türkçe karşılığı henüz yoktur. Bu metindeki ima ise “bilgi, öğretim veya beceri eksikliği sebebiyle tekniği geliştirmektense kişi nasıl meylediyorsa veya kişinin elinden nasıl geliyorsa o şekilde yapmak, herhangi bir şekilde geliştirmemek ve dolayısıyla hatalı yapmak” olarak düşünülebilir. (çev. notu)
  3. Yani öğrenci için teknik demek “hoca ne gösteriyorsa o” demektir. (çev. notu)
  4. propriyoseptif duyu: Kişinin, gözüyle bakmasına gerek kalmadan uzvunun nerede olduğunu bilmesi duyusu. Görme, tatma, koklama, dokunma ve işitme olmak üzere 5 temel duyumuzun yanı sıra denge, hız, zaman, hareket, acı gibi 30 civarı duyumuz daha vardır ve propriyoseptif duyu bunlardan biridir. (çev. notu)
  5. Yazar burada öğretmen ve teknisyen arasında bir farkı vurguluyor. Birinin iyi öğretmen olması iyi bir teknisyen olduğu anlamına gelmez, öğretmek ve göstermek ayrı becerilerdir. Birinin iyi teknisyen olması da onun iyi bir öğretmen olduğu anlamına gelmez. (çev. notu)